Orta Çağ [değiştir]Ana madde: Orta
Çağ'da Yahudiler Bizans [değiştir]Ana madde: Bizans
YahudileriDaha çok bilgi için: Türkiye'deki
Yahudilerin tarihiYahudiler Roma İmparatorluğu'nun dört bir yanına dağılmışlardı. Bu
durum,
Bizans yönetimi sırasında da orta ve doğu
Akdeniz'de kısmen devam etmiştir. Bizans İmparatorluğu'nun militan ve
dışlayıcı
Hıristiyanlık anlayışı ve imparatoru dinin de
başı olması yüzünden Yahudiler iyi muamele görmemişler ve İmparatorluk
içindeki Yahudilerin durumu ve nüfuzu dramatik ölçüde kötüye gitmiştir.
Yahudilerin Hıristiyanlığa döndürülmesi resmi Hıristiyan
politikasıydı ve Hıristiyan liderler bu çabalarında Roma'nın resmi
gücünden yararlanmıştır. Milattan sonra 351 yılında, Yahudiler bölge
valisi
Gallus'un giderek
artan baskıları karşısında bir defa daha ayaklandılar. Gallus,
ayaklanmayı bastırarak ayaklanmanın başladığı Celile'deki büyük
şehirleri haritadan silmiştir. Bunlardan en büyük iki hukuk akademisine
ev sahipliği yapan
Tzippori ve
Lydda bir daha asla
toparlanamamıştır.
Bununla birlikte, Tiberya'daki Nasi II. Hillel ayın her ay
gözetlenmesine gerek bırakmayacak bir resmi takvimi işte bu dönemde
yaratmıştır. Hemen hemen aynı dönemde, Tiberya'daki Yahudi Akademisi,
Judah HaNasi'nin
ölümünün ardından kuşaklar boyunca Tora çalışmaları yapan alimler
tarafından geliştirilen birleştirilmiş Mişna, braitot, açıklamalar ve
tefsirleri karşılaştırmaya başladı. Mişna'daki sıralamaya göre
düzenlenen metinde Mişna'daki her paragrafı o Mişna ile ilişkili tüm
tefsirlerin, hikayelerin ve cevapların bir derlemesi izliyordu. Bu
metne, Kudüs Talmudu adı verilmiştir.
Yehuda Yahudileri üzerindeki resmi baskılar Julianus döneminde kısa
süreliğine de olsa hafiflemiştir. Krallığı
Helenizm'e döndürme politikasını benimseyen
Julianus, Yahudilerin Kudüs'ü yeniden inşa etmesine izin vermişti. Ancak
Julianus'un 361 ile 363 yılları arasında süren kısa hükümdarlığı, bu
vaadin yerine getirilmesine imkan vermezken, Hıristiyan yönetimi
İmparatorluk üzerinde çok geçmeden tekrar kuruldu.
Altın
Ağızlı Yuhanna'nın
Patrik olarak kutsandığı 398 yılından itibaren,
Yahudilere karşı Hıristiyan söylemi, Yuhanna'nın "Yahudilik hastalığı"na
karşı konuşmalar yaptığı "Yahudilere Karşı" ve "Heykellere dair, 17.
Vaaz" gibi bir dizi vaaz ile artmaya devam etmiştir.
[1] Böylesi hararetli bir dil kullanılması, Antakya ve
Konstantinopolis'dekiler gibi büyük Yahudi yerleşimlerine karşı bir
güvensizlik ve nefret iklimi oluşturmuştur.
Beşinci yüzyılın başında, İmparator
I.
Theodosius, Yahudilere karşı resmi baskıları tesis eden bir dizi
buyruk vermiştir. Yahudilerin köle sahibi olması, yeni
sinagoglar inşa etmesi, resmi görevlerde bulunması veya bir Yahudi ile Yahudi
olmayan arasındaki davalara bakmasına izin verilmiyordu. Yahudiler ile
Yahudi olmayanlar arasındaki evlilikler ve Hıristiyanların Yahudiliğe
geçişi
ölüm cezası ile
cezalandırılan suçlar haline gelmiştir. Bunun yanı sıra,
Sanhedrin'i
de dağıtan Theodosius, Nasi makamını da ortadan kaldırdı. İmparator
I. Justinianos'un yönetiminde ise, yetkililer
tarafından Yahudilerin vatandaşlık haklarına kısıtlama getirilmiş,
[2] Yahudilerin dini ayrıcalıkları da tehdit altına girmiştir.
[3] İmparator, sinagogun iç işlerine de müdahale ederek,
[4] örneğin, ibadet sırasında
İbranice'nin
kullanılmasını yasaklamıştır. Yasağa uymayanlar ise, bedeni cezalar,
sürgün ve malvarlığını kaybetme gibi cezalarla yıldırılmaya çalışmıştır.
Bizanslı
General
Belisarius,
Vandallara karşı yürüttüğü kampanya sırasında
kendisine direnen Borium Yahudilerini Hıristiyan olmaya zorlamış ve
sinagoglarını kiliseye çevirmiştir.
[5]I. Justinianos ve ardından gelen imparatorların kaygıları Yahudiye
Eyaleti ile kısıtlı değildi, ancak dayattıkları düzenlemeleri uygulamak
için yeterli sayıda askerleri yoktu. Bu otorite boşluğu sonucunda da,
ironik şekilde altıncı yüzyılda muhteşem mozaik zeminlere sahip bir dizi
yeni sinagog inşa edilmiştir. Yahudiler,
Bizans
kültürünün zengin sanat formlarını kendi yaşamlarına
uyarlamışlardır. İnsanları, hayvanları, menoraları, zodyakları ve Kutsal
Kitap'ta adı geçen karakterleri betimleyen mozaikler bulunmaktadır.
Beit Alpha (buradaki mozaikler arasında İbrahim'in oğlu İshak yerine bir koç kurban
edişini betimleyen bir sahnenin yanı sıra muazzam bir zodyak da
bulunur), Tiberya, Beit Shean ve Tzippori'de bu sinagog zeminlerinin
mükemmel örnekleri tekrar gün ışığına çıkartılmıştır.
Yahudilerin Bizans hakimiyeti altındaki hassas durumu, büyük ölçüde
uzaklardaki
Arap Yarımadası'nda (burada büyük Yahudi
gruplarının yaşamaktaydı. Daha fazla bilgi için bkz.
İslam hakimiyeti altında yaşayan Yahudilerin
tarihi) İslam dininin ortaya çıkışından ötürü çok da fazla sürmedi.
İslam
Hilafeti,
636 yılında
Yarmuk Savaşı'nda kazandığı zaferin ardından
birkaç yıl içinde Bizanslıları
Kutsal Topraklar'dan (ya da modern
İsrail,
Ürdün,
Lübnan,
Suriye,
Batı Şeria ve
Gazze Şeridi'nden oluşan, Levant'tan) çıkarttı.
Bizanslıların Yahudilere yönelik gaddarlığının bir göstergesi de sonraki
yüzyıllarda Hilafet sınırları içinde yaşamak için Bizans topraklarından
kaçan Yahudilerin yüksek sayısıdır.
Bununla birlikte, Bizans İmparatorluğu'ndaki Yahudi cemaatinin
büyüklüğü bazı imparatorların (en başta da Justinianos'un) Anadolu
Yahudilerini zorla Hıristiyanlığa geçirmeye yönelik ekseriyetle
başarısızlıkla sonuçlanan teşebbüslerinden etkilenmemiştir.
[6] Bizans hakimiyeti sırasında Küçük Asya'daki Yahudilerin durumunun tam
bir resmini çıkartmaya yönelik çalışmalar halen tarihçiler tarafından
sürdürülmektedir (bu konudaki görüşlerden örnekler için bkz. J. Starr
The
Jews in the Byzantine Empire, 604-1204, S. Bowman,
The Jews of
Byzantium, Averil Cameron, "'Byzantines and Jews: Recent Work on
Early Byzantium", Byzantine and Modern Greek Studies 20). Bizanslı
toplulukların ve yetkililerin zaman zaman hasmane bir tutum
takındıklarına dair bazı deliller bulunmaktaysa da, o sıralarda
Batı
Avrupa'da yaygın olarak görülene benzer sistematik bir zulüm
(pogromlar, kazığa bağlayıp yakma, toplu sürgün, vs.) Bizans'ta
kaydedilmemiştir.
[7] Konstantinopolis'teki Yahudi cemaatinin
büyük bölümü, şehrin
II. Mehmet (Fatih Sultan
Mehmet) tarafından fethedilmesinin ardından da burada kalmıştır.
Yahudilerin Bizans'tan göçü sonucunda ilginç bir tarihi olay da
meydana gelmiştir. Yedi veya sekizinci yüzyılda, bugünkü
Ukrayna'da
yaşayan bir Türk kabilesi olan
Hazarlar Yahudiliğe geçmiştir. Bu din değiştirme işleminin ne ölçüde
tamamlandığı belli olmamakla birlikte, Helenistik dönemden itibaren
Kırım'da bir Yahudi cemaati yaşadığı kesin
olarak bilinmektedir ve bunlara, Bizans'ın değişken yönetimini terk eden
Yahudiler de katılmış olabilir. Hem İslamın hem de Bizans
İmparatorluğu'nun etkisi ve tehdidi altında olan ve Yahudi nüfusundan
önemli fayda gören Hazar yöneticilerinin bağımsızlıklarına bir güvence
olarak tarafsız kalmak için Yahudiliğe geçtikleri öne sürülür.
Kiev Knezliği'nin yükselişi ile Hazarlar da tarih
sahnesinden çekilmişlerdir. Günümüzdeki DNA çalışmalarında ise
günümüzdeki
Aşkenaz Yahudilerine herhangi
bir katkı yaptıklarına dair bir bulguya rastlanmamıştır.