U
Uca: Yüce yüksek yüksek yer.
Ucalanmak: Büyümek boy atmak.
Ucalık: Yücelik saygınlık.
Ucalmak: Yükselmek yücelmek.
Ucasına: Yükseğine yücesine.
Ucun ucun: Gizli gizli bir yandan da...
Uçmak: Cennet.
Uğrun: Gizli.
Ukba: Ahret.
Ulak: Haberci.
Ulanmak: Ulaşmak kavuşmak eklenmek.
Umar: Çare.
Umdurmak: Ummasını sağlamak.
Umman: Büyük deniz engin deniz okyanus.
Umman: Engin deniz okyanus.
Unulmaz: Onulmaz iyileşmez.
Unutmuşam: Unuttum unutmuşum.
Urmak: Vurmak.
Urum: Rum.
Usalmak: Uslanmak.
Ussuz: Akılsız düşünemez.
Ustaz: Üstad.
Uşağ-Uşak: Çocuk.
Uşdu: Uçtu.
Uyuram: Uyurum.
Ü
Üce: Yüce yüksek.
Ülfet: Kaynaşma görüşme konuşma.
Ümmet: Bir peygambere inanıp bağlanan cemaat.
Ün: Ses yüksek ses.
Ürek: Yürek.
Ürküşmek: Ürkmek bir şeyden korkup birden sıçramak.
Üryan: Çıplak.
Üsdüne: Üstüne.
Üsgek: Yüksek yüce.
Üsgüf: Üsküf.
Üsküf: 1. Başlık serpuş 2. Simle bezeli baş örtüsü. 3.Genç kızların ve gelinlerin giydikleri genellikle kırmızı renkli ince keçe şayak ya da çuhadan yapılmış başlık.
Üşe: (Üşmek) Toplanmak üşüşmek.
Üz: Yüz çehre.
Üzdürmek: Sızdırmak süzdürmek.
Üzmege: Üzmeye.